Ağlayan birine "ağla açılırsın" derler. Eskilerin bir bildiği varmış demek ki. İnsana özgü olan
ağlama eylemi; üzüntü, mutluluk, şaşkınlık, neşe, keder ve öfkeye verilen doğal bir tepkidir. Eski çağda ağlamanın bir arınma olduğuna dair inanış da vardır.
Araştırmalar, Amerika'da kadınların bir ayda ortalama 4 kez, erkeklerin ise 2 kez ağladığını
kaydetmiş. Elbette insanı toplumdan bağımsız değerlendirmek doğru olmaz; kültüre, toplumsal cinsiyet rollerine, içinde olduğunuz toplumun normallerine göre değişkenlik gösterir.
Ağlamanın insan saglığına etkisine bakalım. Ağlamanın, Parasempatik Sinir Sistemi aktif hale getirdiği kanıtlanmıştır. Basitçe, bu sistem; vücut işlevlerinin sağlıklı şekilde devam etmesini sağlar diyebiliriz. Mesela, ağlama ile mevcut olan stres hormonu açığa çıkar ve gözyaşlarıyla birlikte akıp gider. Ondandır ki ağlayan kişi sakinleşme hisseder. Baskılanan duyguların açığa
çıkmasına yardım ederken; bağışıklık sistemini destekler, kardiyovasküler rahatsızlıkları
vb. stres baglantılı durumları baltamaya katkı sağlar. Gözyaşı, aynı zamanda oksitosin/endorfin gibi rahatlamaya ve iyi hissetmeye
yarayan hormonların açığa çıkmasına öncülük eder. Dengenizi bulmanıza yardım eden iyi de bir arkadaştır. Sonuç olarak tüm fiziksel ve zihinsel çıktıların yanında şunu da eklemekte yarar var; insanın kendini sıkıştırmadan, bastırmadan ifade edebilmesi için bulduğu her yol kıymetlidir.
Ağlamak, ayıp ya da utanç verici bir şey değildir. Sezen Aksu ne güzel söylemiş; "Ağlamak
güzeldir dökülürken yaşlar gözünden sakın utanma."